“`html
Hawaii Yolunda Gerçekleşen Şaşırtıcı Kaşıntı Hikayesi
Los Angeles’tan Honolulu’ya sefer yapan uçak oldukça kalabalıktı. Tatil heyecanı ile dolu yolcular, birbirleriyle keyifle sohbet ediyor ve uçsuz bucaksız okyanus manzarasını hayranlıkla izliyorlardı.
62 yaşındaki kadın, kızıyla birlikte yakın bir aile dostunun düğününe katılmak için Hawaii’ye gitmekteydi ve burada sevdikleriyle bir hafta geçirmeyi planlıyordu.
Bir anda kolunda hafif bir kaşıntı hissetmeye başladı. Dirseğinin hemen altındaki bölge rahatsız etmeye başlamıştı. Kolunu kaldırıp kaşınan bölgeyi kontrol etti ama orada göze çarpan hiçbir şey yoktu, bu da paniğe kapılmasına neden oldu.
KAŞINTI ANİDEN ŞİDDETLİ HALE GELDİ
Hızla başının üzerindeki çağrı butonuna basarak uçuş görevlisini yardıma çağırdı. Şiddetli kaşıntı, öncelikle hafif bir rahatsızlıkken acı verici spazmlara dönüşmüştü. “Kaşıntı” kelimesi durumu anlatmaya yetmiyordu; kadın, yaşadığı yoğunluk karşısında şoke olmuştu. Kolunun kaşınması sanki “Beni kaşımak zorundasın” der gibi haykırıyordu ama ne kadar kaşırsa kaşısın, rahatlayamıyordu. Kadının kolu, izlerle dolmuştu.
Aslında bu kadının ilk kaşıntı atağı değildi. Önceki deneyimlerinde de benzer durumlar yaşamıştı ama o güne kadar hiç bu kadar şiddetli olmamıştı. Los Angeles’taki doktoru, bu kadar yoğun kaşıntının kaynağını bulamamıştı. Bu ataklar genellikle aniden ortaya çıkıyor ve kadının yaşamını zorlaştırıyordu. Kaşıntı atağı bazen saatlerce sürüyor ve her seferinde kadının kolu kan içinde kalıyordu.
HAFİFLETİCİ İLAÇ VE BUZ KAŞINTIYI AZALTMIŞTI
Geçmişte, annesinin görmediği bir yaraya sürekli kaşınması nedeniyle yaşadığı zorluğu anlayan kızı, ona bir sakinleştirici verdi. İlaç, kadının kaşıntısını tamamen dindirmese de etkisini hissettirmişti.
O günden sonra kadın, sakinleştirici ilaçlarını her zaman yanında taşımaya başladı. Uçaktaki kaşıntısı başladığında hemen ilacını alıp, uçuş görevlisinin getirdiği buz torbalarını kaşınan kısmına uyguladı. Buz uygulaması sonucu kolu uyuştu ama kaşıntı bir nebze olsun dindi. Buzu çıkardığında ise kaşıntının geri geleceğini biliyordu.
Uçuş görevlisi koca bir kova dolusu buz getirmiş olsa da kadın, 1 saat içerisinde daha fazlasına ihtiyaç duydu. Sakinleştirici ilacın etkisi azalmıştı. Buz torbasından damlayan sular her yeri ıslatmış, kollarından akan kan giysilerini lekelemişti. Ama bunların hiçbiri kadının umurunda değildi, tek isteği kaşıntı atağını atlatmaktı.
SEYAHAT KABUS HALİNE DÖNÜŞTÜ
Nihayet uçak iniş yaptı, anne ve kızı otellerine yöneldi. Kadın odasına çıkıp perdeleri kapatarak yaşadığı korkuyla mücadele etmeye çalıştı. Kaşıntı geçmişti ancak kolundaki yaralar sebebiyle ağrıyordu.
İki gün sonra kaşıntı geri geldi; bu sefer diğer kolundaydı. Kadın bu nedenle düğüne katılmak zorunda kalamadı. Düğündeki kaşıntı nöbeti insanları rahatsız etmekten korkuyordu. Bunun yerine doktora gitmeyi tercih etti. Seyahati sırasında dört dermatolog ile görüştü ama hepsi çözüm konusunda çaresizdi.
Kadın, denemek için birçok yolu denemişti: Antihistaminik kremler ve ilaçlar, steroid kremler, acı biber losyonları, yulaf lapası banyoları, akupunktur… Ancak hiçbir yöntem etkili olmamıştı.
4 YIL BOYUNCA SÜREN MÜCADELEDE 5 DAKİKADA TEŞHİS KONDU
Honolulu seyahatinin ardından atağın sıklığı arttı. Kadın artık yılda birkaç kez yerine ayda birkaç kez atak geçiriyordu. Ataklardan bazıları günlerce, hatta haftalarca sürebiliyordu. Dermatologlar, nörologlar, romatologlar ve naturopatlarla görüştü ama sorununu çözemediler.
Nihayet psikiyatristi, dermatolog Dr. Robert Michael Hartman’ı önerdi. Dr. Hartman genellikle çocuklarla ilgileniyor ama zor vakalara da sıcak bakıyordu.
Birkaç ay sonra kadın, Dr. Hartman’la görüştü. Doktor kadını muayene ederken kadın, yaşadıklarını anlattı. Doktor, kaşıntının kollarının dış ve üst kısımlarıyla sınırlı olduğunu fark etti ve kadına servikal omurunun MR’ını çektirmesini önerdi. “Sizde brakioradial pruritus var” dedi.
Doktora göre, kadının kaşıntısı omzundaki bir sinirin hasar görmesinden kaynaklanıyordu. Kadın, dört yıl boyunca aradığı cevabı sadece 5 dakikada bulmuştu.
OMURLARDA BİR HASTALIK TESPİT EDİLDİ
Brakioradial pruritus, derideki bir sorun değil, sinirlerin gönderdiği bir sinyalden kaynaklanan nörojenik kaşıntılardır. Omurilikten çıkan sinir lifleri, omurgadaki deliklerden geçerek ilgili bölgelere ulaşır. Her sinirin özel bir görevi vardır. Servikal omurdaki sinir lifleri, kafa, yüz, boyun, sırt, omuzlar ve kollar gibi bölgelerden gelen hisleri yönetmektedir.
Dr. Hartman’ın MR istemesinin sebebi, bu sinir liflerine zarar veren bir durumdan şüphelenmesiydi. Kaşıntıyı ileten sinir lifleri miyelin kılıf ile kaplı olmadığı için daha kolay hasar görebiliyor.
Kadın MR’ı çektirdiğinde, boyun altındaki omurlarda dejeneratif bir hastalık tespit edildi. Peki, bunca doktorun çaresiz kaldığı bu durumda Dr. Hartman teşhisi nasıl bu kadar hızlı koydu? Çünkü daha önce benzer vakalarla karşılaşmıştı.
Şimdi TEDAVİ ARAYIŞI BAŞLADI
Kadın hastalığını öğrenmişti. Peki tedavi için ne yapmalıydı? Yine bir çıkmaza girmişti.
Bir nörolog, sinir kaynaklı ağrıların tedavisinde kullanılan bir ilaç önerdi. Ancak düşük doz etkisiz kalırken, yüksek dozlar kadını uyuşturdu. Beyin cerrahları, omurların ameliyatını önermedi. Fizik tedavi ise kadına geçici rahatlık sunsa da kaşıntıyı dindirmiyordu. Ağrı kesici bantlar ve iğneler de işe yaramıyordu.
Kadın, teşhis aldıktan 6 yıl sonra California Üniversitesi’nden dermatoloji uzmanı Dr. Raymond Cho’ya sevk edildi. Dr. Cho, kronik döküntüler üzerinde çalışan bir araştırmacıydı.
Bu aşamada kadının kolları korkunç bir durumda görünüyordu. Döküntü yoktu ama kaşınan bölgeler nedeniyle derisi sertleşmişti.
KADIN ARTIK RAHAT EDİYORDU
Dr. Cho, kadın için atopik dermatit (egzama) tedavisinde kullanılan yeni bir ilaç önerdi. Egzama yaygın bir hastalıktır ama anlaşılması zor olabilir. Brakioradial pruritus gibi egzama da aşırı kaşıntıya yol açmaktadır.
Dr. Cho’nun “sitokin adı verilen inflamatuar kimyasalları engelleyen bir monoklonal antikor” şekilde tanımladığı ilaç etkili oldu. Artık kaşıntı atakları daha nadir gelmekte ve daha hafif geçmekteydi.
Ancak bir yıl içinde ilaç etkisini yitirmeye başladı. Peki şimdi ne olacaktı?
Kadın, yeniden Dr. Cho’ya başvurdu. Kollarındaki kaşıntı yine belirdi, kabuk kabuk olmuştu. Dr. Cho, “Kaşıntınızın iltihap kaynaklı olduğu açık. Bu nedenle daha önceki ilaç işe yaradı” dedi. O halde başka anti-inflamatuar ilaç denemek de faydalı olabilirdi. Bunun en basit yolu, daha güçlü bir ilaç vermekti.
Kadın, yeni ilacı 6 hafta boyunca denedi ve sonuçlar olağanüstüydü. 10 yılı aşkın bir aradan sonra, kadının kaşıntıları tamamen geçmişti.
KAŞINTI GERİ DÖNDÜ
Ancak bu ilacın uzun süreli kullanımı mümkün olmadı. Çünkü yan etkileri arasında kilo alımı, kemik kaybı, şeker hastalığı ve yüksek tansiyon oldukça ciddiydi. Bu nedenle kadın, başka bir anti-inflamatuar ilaca geçmeye karar verdi.
Bu değişim 1,5 yıl önce gerçekleşti. Bu ilaç da faydalı olmaya başlamıştı. Ancak birkaç hafta önce kaşıntı geri döndü. Hastalığının yeniden nüksetmesinden korkan kadın, yeniden yan etkileri ağır bir ilaca geçmeyi düşündü ama Dr. Cho, kendisine sabırlı olmasını tavsiye etti. Kadın New York Times’a yaptığı açıklamada, “Sadece bir atak geçirdim ve eskiye göre daha iyi hissediyorum. Şu an için pes edemedim.” dedi.
Dr. Cho, bu durumun hastalar için sinir bozucu olabileceğini belirterek, “Yakın zamana kadar kaşıntılar konusunda çok bilgi yoktu. Ön yargılar nedeniyle ciddiye alınmıyordu. Ancak araştırmacılar ve ilaç üreticileri bunun yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen bir sorun olduğunu fark etmeye başlıyor. İlerleme kaydediyoruz ama zaman alıyor.” diye ekledi.
The New York Times’ın “She Was Scratching Her Arms Raw. Would Anything Stop This Itch?” başlıklı haberinden derlenmiştir.
“`